Bugün… Yılın en uzun gecesi.
Her yıl olduğu gibi 21 Aralık geldi çattı; Kuzey Yarım Küre’de bir kez daha güneş ufukta en alçak noktasına ulaşacak, gün en kısa, gece ise en uzun haliyle yaşayacak bizi. Astronomik takvim, gökyüzünün ritmi, dönen dünya… Bu kozmik döngü bize sadece karanlığın uzunluğunu değil, aynı zamanda umudun ilk ışığının da ne zaman doğacağını işaret ediyor.
Bu gece sadece astronomik bir olgu değil; tarih boyunca kültürlerin, toplulukların, insan yüreklerinin kutladığı bir düğüm noktası oldu. Birçok toplumda geceyle yapılan iç hesaplaşmalar, karanlığın ruhumuzdaki yankıları dile geldi. İranlıların Yelda Gecesi gibi, sabaha kadar süren dost sohbetleri, şiirler, meyveler eşliğinde karanlığın sıcaklığıyla kurulan bağlar bize anlatır ki; karanlık, yalnızca korkulacak bir şey değildir.
Bugün gökyüzü bize bir şey hatırlatıyor:
Her döngüde karanlık en derin noktasına ulaşır; ama aynı zamanda aydınlığın da doğma zamanına en yakın olduğu andır bu. Kış gündönümü, doğanın bir bakıma yeniden dirilişidir. Gecenin en uzun olduğu bugün, aslında günlerin artık uzamaya başlayacağının müjdecisidir.
Ve ben bu geceye bakarken sadece fiziksel karanlığı değil, kendi içimdeki karanlıkları da görüyorum. Herkesin hayatında böyle uzun geceler vardır; bazı anlarda günler bize çok kısa gelir, geceler uzun ve ağır… Ama tıpkı bugün olduğu gibi, o karanlığın ardında aydınlık da saklıdır. Biraz sabır, biraz umutla her şey yeniden doğar.
Kıbrıs’tan, Anadolu’dan ya da dünyanın başka bir köşesinden bakınca bu gece aynı zamanda bir başlangıçtır. Kışın sertliği, soğuğun sessizliği… Tüm bunlar yalnızca doğanın döngüsü değil, insan olmanın ritmi gibidir. Karanlığın en derin anında dahi o ilk ışığa tutunmak gerekir.
Bugün yılın en uzun gecesiyse, yarın daha uzun günlere uyanacağız.
Daha aydınlık yarınlara…
Etiketler: 21 Aralık, gece, ışık, karnanlık, samet uzun kktc, sametuzun